|
| Sergiler | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
denizzz cansel için öldüm
Mesaj Sayısı : 818 Yaş : 38 Kayıt tarihi : 24/03/07
| Konu: Sergiler Perş. Mart 29, 2007 2:15 am | |
| Pudra (Zamanın Tozu) / Okan Bayülgen TÜRK TİYATROSUNUN DEV İSİMLERİ DESTEKÇİLİĞİNİ MAURICE LACROIX’IN YAPTIĞI OKAN BAYÜLGEN İMZALI “PUDRA FOTOĞRAF SERGİSİ”NDE ZAMANIN TOZUNU ATTIRACAK… Yüzlerce yıllık saat geleneğinin dünyaca ünlü markası Maurice Lacroix, Türk tiyatrosunun unutulmaz isimlerini, Okan Bayülgen’in vizörü ile bir kez daha ölümsüzleştiriyor. Tomorrow’s Classic ( Yarının Klasikleri) sloganı ile saat dünyasının önde gelen markaları arasında yer alan Maurice Lacroix; klasik değerdeki tasarımları ile tiyatronun klasiklerini biraraya getirdiği PUDRA (zamanın tozu) isimli fotoğraf sergisinde sanat,tiyatro ve fotoğraf tutkunlarını unutamayacakları bir yolculuğa çıkartıyor. , Yüzümdeki Çizgilere Doldu Zaman Zamana Sırdaş Oldu “PUDRA”…Tiyatro geleneğinin değişmez unsurları arasında yer alan “pudra”,ismini verdiği fotoğraf sergisi ile hiçbir zaman unutulmayacak, birbirinden değerli yüzlerde bir kez daha hayat buluyor… Türk tiyatrosunun yeri doldurulmayacak üstatlarının çok özel fotoğraflarının yer aldığı sergi, tiyatroya hayatlarını ve yüreklerini koyan ustalara saygı niteliğinde mesajlar veren çok özel ve eşsiz bir çalışma. Ünlü televizyon ustası ve aynı zamanda başarılı bir fotoğraf sanatçısı olan Okan Bayülgen’in siyah beyaz çalışmalarından oluşan PUDRA (zamanın tozu) fotoğraf sergisi, açılış tarihinden bir gün öncesinde EKAV Sanat Merkezi’nde özel davetlilere verilecek kokteyl eşliğinde kapılarını açıyor. Okan Bayülgen imzasını taşıyan, manevi ve sanatsal yönden ölçülemeyecek kadar değerli olan bu özel fotoğraflar; EKAV Sanat Merkezi’nde İki hafta süresince tüm sanatseverlere açık olarak sergilenecektir. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nü içine alan sergi, tüm tiyatro tutkunlarına 21 – 31 Mart tarihleri arasında perdesini açıyor… Yer: Ekav Sanat Galerisi Tarihler: 21.03.2007~31.03.2007 Telefon: 0 212 336 10 46 Adres: Büyükdere Caddesi No:163 Esentepe İstanbul Mart ayı sona ermeden gezilmesi gereke bir sergi.... | |
| | | denizzz cansel için öldüm
Mesaj Sayısı : 818 Yaş : 38 Kayıt tarihi : 24/03/07
| Konu: Geri: Sergiler Perş. Mart 29, 2007 3:29 am | |
| Magnum Fotoğrafçılarının Gözünden Türkiye İstanbul Modern Fotoğraf galerisi kapsamlı bir sergiye evsahipliği yapmaya hazırlanıyor. Dünyanın önde gelen fotoğraf ajanslarından Magnum Photos'un kuruluşunun 60'ıncı yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen sergi 16 Şubat ile 20 Mayıs tarihleri arasında izlenebilecek.
Robert Capa gibi fotoğraf sanatının efsane isimlerini de barındıran ve dünya çapında tanınmış fotoğrafçıların seçme yapıtlarını bir araya getiren serginin eş küratörlüğünü Engin Özendes ve Magnum Genel Müdürü Diane Dufour üstleniyor. İstanbul Modern Sanat Müzesi’nin tüm alt katını kapsayan sergi, üç bölümden oluşuyor. Serginin ilk bölümü, İstanbul Modern’in Süreli Sergi Salonu’nun tamamını kapsıyor. Bu bölümde “Magnum Fotoğrafları ile Türkiye” başlığı doğrultusunda, Magnum’un 16 büyük fotoğrafçısının 1940’lardan günümüze uzanan geniş bir zaman dilimi içinde ve farklı dönemlerde çektikleri Türkiye fotoğrafları yer alıyor.
Sergide, Robert Capa, Erich Lessing, Constantine Manos, Ara Güler Gilles Peress, Leonard Freed, Abbas, Alex Webb, Nicos Economopoulos, Gueorgui Pinkhassov, Bruno Barbey, Jim Goldberg, Antoine d’Agata, Paolo Pellegrin, Martin Parr ve Harry Gruyaert’in toplam 213 fotoğrafı yer alıyor.Serginin ikinci bölümü, İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde yer alacak olan Magnum Tarihi. Bu yıl, 1947 yılında kurulan Magnum’un 60. yılı olması dolayısıyla, galeride, Magnum Koleksiyonu’nun 60 yıllık tarihinden özenle seçilmiş yapıtlar, ajansın tarihini de yansıtan metinlerle birlikte sergileniyor. Bu bölümde ayrıca, Magnum’un 80’in üzerinde özgün yayınına da yer veriliyor. Üçüncü bölüm ise, müzenin alt katının fuayesinde “Magnum Fotoğrafları ile Türkiye” bölümünde yer alan fotoğrafçıların diğer çalışmalarını içeren belgesel nitelikte filmlerden oluşuyor. Toplam 16 adet plazmada, sanatçıların kariyerlerinin en önemli fotoğrafları izlenebilecek.
DÖRT ÜNLÜ FOTOĞRAFÇI KURDU Magnum'un kurucularından biri de Karaköy'deki ünlü merdivenleri de görüntüleyen Henri Cartier Bresson. Magnum Ajansı 1947 yılında, 2. Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan belirsizlik ortamı içinde dört önemli fotoğrafçı, Henri Cartier-Bresson, Robert Capa, George Rodger ve David Seymour tarafından kuruldu.
Bu fotoğrafçıların hepsi savaştan doğrudan etkilenmiş isimlerdir. Robert Capa, savaş yüzünden ülkesini terk etmiş, Henri Cartier-Bresson Almanlara esir düşmüş, George Rodger Pasifik’te Japonlardan kaçmak için binlerce kilometre yürümüş, David “Chim” Seymour ise bir Yahudi olarak sürekli saklanmak zorunda kalmış ve toplama kamplarında ailesini kaybetmişti. Savaşın psikolojik yıkımı içerisindeki Capa ve Seymour öncülüğünde kurulan ajans, kısa zamanda dünyanın en önemli ajanslarından biri haline geldi.
Magnum Photos’un kuruluş amaçlarının başında, dünyayı sarsan olaylara tanıklık etmek ve genel toplumsal tutumu kışkırtmakta fotoğrafın büyük gücünü kanıtlamak düşüncesi ve isteği yer alıyor. Bir diğer amaç da, röportajların tercihi, süresi, fotoğrafların seçimi, negatiflerin özgülüğü, copyright’ın ustalığı ve dağıtımın kontrolü gibi fotoğrafçının üzerinde baskı oluşturduğunu düşündükleri birtakım kurallar, yaptırımlar, zorunluluklarla başa çıkabilmek. Tüm cephelere, tüm kıtalara yayılmış bakışları dönemin iz bırakan olaylarında karşımıza çıkar. Devrimlere baş kaldırışlar gibi olayların yanı sıra günlük hayattan ve sanat dünyasından kişilere dair görüntüler de vardır. Belleğimizde yer eden ve uluslararası basında genişçe yer alan ikonlar da yarattılar. Aynı anda hem tanık, hem de sanatçıdırlar. Aykırılıkları ve basın dünyasına, modern sanata özgü kuralları aşarak bu çifte kimliği üstlerine alırlar. Henri Cartier-Bresson’un karar anından Raymond Depardo’nun kırılgan anına, Gilles Peress’in belgesel arkeolojisinden Lise Sarfati’nin iç mekânlarına, Josef Koudelka’nın inşa edilmiş şiirlerinden Martin Parr’ın tüketimsel klişelerine kadar kanıtlanan benzersiz vizyonları, kitap serileriyle, sergilerle ve gençlerin onlardan ilham almasıyla kesinleşir | |
| | | denizzz cansel için öldüm
Mesaj Sayısı : 818 Yaş : 38 Kayıt tarihi : 24/03/07
| Konu: Geri: Sergiler Perş. Mart 29, 2007 3:41 am | |
| Gören göz için yeniden Fikret Mualla Ressam Fikret Mualla ölümünün 40. yılında bir sergiyle anılıyor. 20 Türk, 20 yabancı ressamın ve dört fotoğrafçının birer eserle katıldıkları sergi Paris Fikret Mualla Dostları Derneği'nin desteği ile hazırlandı. 5 Nisan'a kadar açık kalacak olan sergide, sanatçıların Fikret Mualla'nın yaşamından esinlenerek hazırladıklanı çalışmalar yer alıyor.
44 yeni eserin dışında Jacqueline Quillere-Süleyman Üstünel'in koleksiyonundan 12 tane de orijinal Fikret Mualla çalışması sergide bulunuyor. İstanbul'dan önce Paris'te açılan sergi ülkemizde de bir çok şehri gezecek. Serginin küratörü Jacqueline Quillere Üstünel'le sergiyi ve Fikret Mualla'yı konuştuk.
'Fikret Mualla'ya Saygı' sergisini hazırlama fikri nasıl ortaya çıktı?
-Fikret Mualla çok büyük bir ressam. Fransa’da ve Türkiye’de çok tanınan, bilinen bir isim. İki ülkenin sanatçılarının da Fikret Mualla’ya saygılarını sunabilmesi için böyle bir yol düşündüm. Bu şekilde herkes onun hayatından etkilendiği kesiti resimleyerek, ona ve eserlerine saygı sundular.
Fransa ve Türkiye'den ressamlara resim ısmarladınız. Bunun için nasıl bir yol izlediniz?
-Fikret Mualla’nın 100. doğum yılı için Fransa'da bir kitap çıkartmıştık. Fikret Mualla'yı ve resmini daha yakından tanımaları için, sergiye katılmasını istediğimiz bütün sanatçılara bu kitabı verdik. Onun resimlerinden, yaşamından yola çıkarak birer tane eser hazırlamalarını istedik.
Katılacak sanatçıları nasıl seçtiniz, reddeden oldu mu?
-Mualla’yı tanıyan ve çalışmalarını seven sanatçıları seçtim. Reddeden oldu elbette. Kimi zamanı olmadığını, kimi sağlık problemlerini ileri sürdü. Kimi böyle bir serginin olabileceğine pek inanmadı. Değişik sebeplerden dolayı kabul etmeyen 3-4 kişi oldu. Ancak katılanların ve teklif sunmadığımız halde duyup katılmak isteyenlerin sayısı çok daha fazla.
FİKRET MUALLA'YI FRANSA'YA DAHA İYİ TANITTIĞIM İÇİN TEŞEKKÜR ETTİLER
Eserleri için dernek kurduğunuz, ülkü ülke dolaşıp onun adına sergi hazırladığınız Fikret Mualla sizin için ne ifade ediyor?
-Büyük bir hayranlık duyuyorum. O yaşadığı dönemdeki en iyi ressam ve bunu kabul ettirmek için uğraşıyorum. Çağının ustası hem Türkiye’de, hem de Fransa’da. Fransız’lar Mualla’nın resimlerine karşı çok büyük bir ilgi duyuyorlar. Fransız Belediyesi’nin sergi salonunda yaptığım sergide bir çok insan gelip, Mualla’yı Fransa'ya daha iyi tanıttığım için teşekkür etti.
Bu çalışmalar Fikret Mualla’yı yansıtabiliyor mu?
-Bu soruya cevap vermek biraz zor. Mualla’nın yaşamındaki çalkantıları tablolarındaki küçük ipuçlarından görebiliyoruz. Sergideki tablolar da hep o ipuçlarından yola çıkılarak yapıldı. Bu tablolara baktığınızda sanatçılarımızın da onun sanatına olan bakışlarını, onun sanatı hakkındaki yorumlarını görebileceksiniz. Hiçbir zaman ressamlara, şöyle birşey yapın, diye bir şey söylemedim. Herkes içinden geleni yaptı.
40 ressamın dışında 4 tane de fotoğrafçı yer alıyor bu sergide. Niçin bu fotoğraflar?
-Tabii ki onlar Fikret Mualla'nın eserlerinden esinlenerek bir şey yapamayacakları için onunla ilgili, onu, yaşadığı dönemi, yerleri hatırlatacak fotoğraflar verdiler. Gökşin Sipahioğlu '68 olaylarında, Abidin Dino'nun öğrencileri çizerken çektiği fotoğrafı verdi. Abidin Dino'nun Fikret Mualla'ya olan yakınlığıyla onu andı. Ara Güler onun gençlik yıllarını geçirdiği eski İstanbul sokaklarından bir fotoğraf verdi. Serhan Sözmen ve Mehmet Ömür'de onun tablolarının verdiği ilhamla çektikleri birer fotoğraf verdiler.
Sergiyi hazırlarken ilginç bir olay yaşadınız mı?
-Resmi bırakmış Fransız bir ressam, Fikret Mualla konusunda resim isteyince resme yeniden başladı ve 50 tane resim yaptı. Çünkü küçükken yaşadığı yerde bulunan bir müzede onun eserlerini görmüş ve çok etkilenmiş. Resme başlamasını da ona borçlu olduğunu düşünüyor. Böylece sanki onu hayata geri dündürmüş olduk.
'FİKRET MUALLA'YA SAYGI' SERGİSİNİN DURAKLARI
İlk olarak Paris Belediyesi Sergi Salonunda açılan sergi İstanbul'dan Ankara'ya geçecek. 7 Mayıs ile 5 Haziran arasında, Ankara Çağdaş Sanat Merkezi'nde görülebilecek olan sergi oradan Ürgüp'e gidecek. Ürgüp'te temmuz ve ağustos aylarında Fehmi Yazıcıoğlu'nun Ürgüp Hadosan şirketinin sergi salonu sergiye ev sahipliği yapacak. 11 Eylül ile 11 Ekim arasında İzmir AKM'de 15 Ekim ile 15 Kasım arasında da Bursa'da sergilenecek olan resimler, tekrar İstanbul'a dönecek ve Artistanbul fuarında sergilenecek.
Yer: Atatürk Kültür Merkezi-Taksim Tarih:4 Nisan 2007 tarihine kadar pazar ve pazartesi günleri hariç 10.00 ile 18.00 saatleri arasında sergiyi ziyaret edebilirsiniz.
Kaya Özsezgin: Bohemlik onun yaşam biçimiydi
Bohem yaşamıyla çok bilinen bir kişi. Aslında bir çok sanatçı bohem yaşar. Ancak Fikret Mualla’nın bohemliği bütün diğer sanatçıları aşan, başka özelliklere de sahip, ayrı bir yaşam biçimi. Fikret Mualla yaşadığı yerlerdeki insanları resimlerine aktardı. Sanatçılar da Mualla’nın yaşadığı yerleri resimlerine aktarmışlar.
Fikret Mualla’nın eserleri, herhangi bir sanatsal kurgunun ya da belli bir eğilime uyarlanmış beğeninin ürünü olmadığından, belli bir görüşe ya da anlayışa mal edilemez. Paris yaşamını, günlük sokak yaşamını aktardığı resimlerine bakanlar da onu daha çok bu yönüyle ele alıyorlar. Mualla, sokakları, insanları tanımak isteyen, insanlarla dost olan, hep insanları yorumlayan biri.
Fikret Mualla’nın resimlerinde toplum var. Yaşadığı yerler, sokaklardaki insanlar, barlar, kağıt oynayanlar var. Toplum tarafından kabul edilmemiş olmanın, bohemliğin getirdiği sürtüşmelerin yanında hem toplumu benimseyen hem de resmini iyi anlamayan insanlara karşı olan tepkisi var resimlerinde. Hem bir tepki, hem de bir sevgi. Fikret Mualla hümanist bir insandı. İnsanlardan kaçan ama bir anlamda insanların içine giren, onları tanımaya çalışan biri.
Hıfzı Topuz: Alıcılar görmesin diye galericiler onu dışarı çıkartırdı
Fikret Mualla'yla Akşam gazetesinde çalıştığım yıllarda 1952'de bir röportaj yapmıştım. Kendisiyle daha önce hiç röportaj yapılmamamıştı. Fikret Mualla röportajı gazetede görünce çok mutlu oldu ve dostluğumuz başladı. Sefalet içinde yaşıyordu, yoksuldu ve resimlerini satamıyordu. Akli dengesi zaman zaman bozuluyor, hastaneye yatıyor, tedavi ediliyordu. Onun dışında gayet zarif ve kibar bir insandı. Konuşurken kimseye saldırdığı yoktu. Kriz dönemlerinde senede bir veya iki defa kendini kaybediyordu. Resimleri Fransa'da pek tanınmayan Mualla diyordi ki "Ben bunu yapıyorum ve sivrilmek de istemiyorum. Sivrilirsem kafama vurulur. Batırırlar. Onun için ben bu düzeyde kalayım, ekmek paramı kazanayım yeter." Bir süre Madame Anglés Mualla'yı himayesi altına aldı. Bir kaç sene ona baktı ve yaptığı bütün resimleri alarak ona aylık veriyordu. İçkiyi fazla içmemesi için önlem de almıştı.
Açtığı sergilerde alıcılar onu görmesin diye galeri sahipleri onu dışarı çıkarıyordu. Özellikle son zamanlarında alkolden dolayı her tarafı şişmiş, tanınmayacak hale gelmişti.
Dünya çapında bir ressam olmayı hiç düşünmedi, öyle bir amacı yoktu. Yoksulluk içinde öldükten sonra resimlerinin kıymeti anlaşıldı. Gazetelerde röportajları çıkınca insanlar Fikret Mualla'yla ilgilenmeye başladı.
Genellikle insanlardan uzaktı Fikret Mualla. Tek başına meyhanede yemeğini yerdi, içkisini içerdi. Resimlerinde de bu vardır. Yaşadığı yerlerin resimlerini yapardı, gördüğü insanların. Zaman zaman resimlerini gayet basit çizgilerle çizerdi. Ancak tek bir fırça darbesiyle pek çok şey anlatırdı. Çok kabiliyetli bir ressamdı. | |
| | | | Sergiler | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |